Özkan Cengiz
www.ozkancengiz.net
ozkan@ozkancengiz.net
Futbol kulüpleri, bir zamanlar semtlerde gençler sporla ilgilensin diye kurulan ancak değişen dünyadan kitlelerin ilgisinden nasibini alarak büyük şirketlerden daha büyük kurumlara dönüşen yapılar.
Simon Kuper’in çok satan ”Futbol’un Şifreleri” olarak Türkçeye çevrilen kitabında yaptığı tespit belki de bu konudaki en başarılı tespittir. Şöyle der Simon Kuper “Dünyanın en büyük şirketinin CEO’su ne kadar bütçe ayırırsa ayırsın her gün tüm gazetelerin manşetine çıkması mümkün değildir. Ancak bir futbol kulübü başkanı her gün doğru düzgün bir şey söylemese dahi gazete manşetine çıkabilir”
İşte bu yüzden dünyadaki gelişimlerin etkisiyle 90’lı yılların ikinci yarısından itibaren Türkiye’de de Kulüp başkanlıkları makamı kimi çevreler tarafından keşfedildi. Ve bu tarihten itibaren önceki yıllarda adeta zorla teslim edilen makamlar kendisi için yarış edilen makamlara dönüştü.
İşgücü olmayanlardan bu işi fırsat bilenlerden, büyük ekonomilere sahip şirket sahiplerine herkes bu makamlara geldi. Ve bu makamların kendilerine sağladığı avantajlar hoşlarına gidince bırakmamaya çalıştılar.
Şimdi bu kısa girişten sonra bir kısım okuyucumuz amanın diyecek gene sakat başladık sonu nereye gidecek hiç telaşlanmayın. Bugün Göztepe’mizden değil bir başka takımdan bahsedeceğim.
Her ne kadar kendilerini sevmesek te, her ne kadar yıllar boyu yarattıkları adaletsizlikler nedeniyle, Bizans oyunları nedeniyle kızsak eleştirsek yerine göre nefret etsek te son günlerde onların arasında da olsa az sayıda tribün emekçisinin yerine kendimizi koyduğumuzda üzüldüğümüz bir kulüpten.
Taraftarların ne yazık ki kaderidir, Kulüplerini çok sevseler de kulüpler için yarattıkları ekonomik güç ve oluşturdukları toplumsal güç ile o kulübe can veren kişiler olsalar da sınırlı azınlık dışında kulüp yöneticilerini seçemezler. Gün gelir seçiminde etkili olamadıkları yöneticileri kişisel hırs ve ihtirasları ile hatalar silsilesi yaparak en sevdiklerine zarar verdiğinde engel olamazlar.
Bir yöneticinin kişisel hırs ve ihtirasları nedeniyle yaptığı hatalar bir camianın değerini düşürmez, bizim de başımıza geldi son 10 yılda yönetimlerimize gelen kişiler, ucuz siyasetten tutunda nitelikli dolandırıcılığa, yolsuzluktan tutunda mafyacılığa kadar birçok pisliğe bulaştı.
Ancak bunlar hiçbir zaman kulübümüzün ismine tarihine zarar veremedi. Bunun en büyük sebebi camiayı oluşturan taraftar bu hata ve pisliklere hiçbir zaman prim vermedi. En net şekilde tepki verdi, savaştı, kavga etti, kulüp bastı, yürüyüş yaptı, basın bildirisi yaptı ve bu pisliğin üzerine yapışmasına yöneticilerin bu kulübü oyuncağına çevirmesine izin vermedi ve bütün zorluklardan temiz bir marka temiz bir logo ve temiz bir geçmiş ile alnının akı ile çıktı.
Bu olaylar ilk patladığında mutlu olsakta, televizyon şakşaçılarının veya atgözlüklü futbol cahillerinin değil ama bizim gibi tribünün derdini eziyetini çeken tribün emekçilerinin üzgünlüğünü bitmişliğini bu lekeyi nasıl temizleyeceğiz çabasını görünce üzüldük.
Geçen gün bir maç izledim. Sırf bir sezon alt ligde oynamamak için, sırf birkaç bin tl gelirden olmamak için binlerce insanın tek savunmasının tüm kulüp başkanlarına borç verdim, borç aldım olan bir adamın maskesini takmış binlerce insan gördüm. Yaşanılan pisliği yaşanılan iki yüzlülüğü görmezden gelip kişisel hırsını yüz yıllık bir camianın isminin onurunun önüne koyarak fütursuzca hareket eden bir adam için bir camianın yok oluşunu izledim.
Bu takımın tribün emekçileri belki dik dursaydı. Belki olaylara değil yöneticilerine isyan etseydi, belki o maskeyi yüzlerine takmayıp kendi yüzleri ile dik dursalardı. Gerçek tribün emekçilerinin olduğu her şehirde her deplasmanda alkışla karşılanacaklardı. Türk futbol gençliği onları kabullenecek ve acılarını paylaşacaktı. Ama artık her gittikleri deplasmana yüzlerindeki maske ile gidecekler, her deplasmanda malum tezahüratlarla karşılanacaklar her yerde olay, her yerde travma dolu bir yıl olacak.
Son olarak kıssadan hisse;
Umarım her gün gazete manşetlerine çıkan kulüp başkanları; her koşulda arkalarında olan bir kitlenin kendilerinde nasıl gücün büyüsünü oluşturduğunu ve bu büyü ile nasıl büyük hatalar yapıldığını, ancak iyi şeyler yaptıklarında arkalarında olan hata yaptıklarında sert tepki veren bir camialarının olmasının onları nasıl başarıya doğru sürüklediğinin farkına varıp ellerindeki gücün, ellerindeki servetin farkına varırlar.
Özkan Cengiz
www.ozkancengiz.net
ozkan@ozkancengiz.net
There are 0 comments