Özkan Cengiz
ozkan@ozkancengiz.net
Şampiyonluğun Formülü
Böyle haftalarda en zor olan yazmak görüşünü paylaşmaktır. Çünkü hava o kadar hızlı değişir ki yazdıklarının elinde patlama olasılığı oldukça yüksektir. Örneğin yıllar önce bu haftalarda yazdığım bir yazıda “uzun yıllardır oluşan en iyi Göztepe takımı” diye yazdığım takımın sezon sonunda küme düşmesi hala kafama kakılır. Oysa ki ben yazdıktan sonra 30 hafta daha top oynanmıştı, en az 5 kere şampiyon olma adayı olmuş sonra play offu kovalayıp küme düşmüştük. Ama ihale bize kaldı.
Sütten ağzı yanan biri olarak yoğurdu üfleyerek yiyip bugünden iddialı bir yorum yapmayacağım. Çünkü şunu öğrendim özellikle birinci lig ister bank asya olsun ister ptt havası farklı bir lig. Uzun bir koşuyu gerektiren adeta bir maraton, kısa koşularla pozisyon alsanız bile bir anda gerilerde kalacağınız anlar ortaya çıkabiliyor. Ama şu da bir gerçek kısa koşular işe yaramasa da maratonun ön kısmında koşan gruptan kopmamanız gerekiyor. Eğer bir şekilde ön gruptan koparsanız ondan sonra yakalamak biraz yalan oluyor.
Kendi durumumuzu değerlendirirsek ön kısımdaki gruptan kopma tehlikemiz henüz yok, ama kendi sahamızda puan kayıpları can sıkıyor bu şekilde devam edersek risk yaşayabiliriz. Kendi sahamızda yapamadığımızı deplasmanda yapmayı başarmaya devam edersek maçı şimdilik idare edebiliriz. Örneğin Elazığı Adanada, Giresunu Denizlide halledip geldik eğer Malatya deplasmanını 3 puan ile kapatır gelir isek bu haftayı da kurtarmış olacağız. Ama iç sahaları telafi ederken bu ligde çok önemli olan öne çıkmayı önde kalmayı sağlayan deplasman galibiyetlerini de heba etmiş oluyoruz. O yüzden biran önce iç saha serilerine başlamamız lazım ki deplasman galibiyetleri ballı böreğe dönüşsün.
Şimdi bugünden ve geride kalan 6 haftadan hareket ederek naçizane görüşlerimizi paylaşalım.
Şunu itiraf etmek gerekir ki şampiyonluğu en çok isteyen tribün, pasolig saçmalığına ve adeta kale gibi teller ve kapılarla donatılan Atatürk stadyumuna 5000 civarında insan giriyor ve hakemin ve rakibin her türlü tahrikine karşı bırakın küfürü, moda deyimle rencide edecek tezahürat yapmıyorsa bu tribün demek ki şampiyonluğu çok istiyor. Şimdi hemen atlayanlar olacaktır daha şimdiden hocaya yükleniyorlar, bağırıyorlar sosyal medyadan ahkam kesiyorlar, doğrudur olacaktır.
Bugün Diyadin hoca tek forvet ile çıksa inanıyorum ki bütün tribün kendi sahamızda mahkum oynuyoruz niye çift forvet oynamıyoruz diyecekti. Ama devre arasında herkes niye çift forvet ile başladık kanatlar güçsüz kaldı diye konuşuyordu. Bu doğaldır olacaktır. Çünkü daha takım oturmadı hocanın kafasın da da oturmadı o da deniyor tekrar deniyor tekrar deniyor tribünde onun gibi yeniden yeniden deniyor bu bir yerde yerine oturacaktır. Yeter ki bu sarmala hoca kendini kaptırmasın. Yıllar önce yazdığım ısıtıp ısıtıp yeniden satttığım bir yazım vardır Göztepe’de Hoca olmak ( http://www.goztepelist.org/kose-yazilari/9-ozkan-cengiz/9161-goeztepede-hoca-olmak – 2011 )diye aynı durum yeniden yaşandığı için hatırlatmakta fayda var buradaki tek kritik nokta hocanın bu sarmala kendini kaptırması aman dikkat.
Taraftar konusunda söylemeden geçemeyeceğim son şeyde özellikle sosyal medyadaki Diyadin savunucuları bazen sosyal medyaya girdiğinizde 2-3 Diyadin eleştirisi görüyorsak hemen akabinde 8-10 Diyadin savunması görüyoruz. Savunmacı arkadaşlara tavsiyem bunu yapmasınlar bu olayı gündemde tutmaktan ve büyütmekten başka bir işe yaramıyor. Birde bir noktadan sonra komik oluyor. Kaş yapayım derken göz çıkartıyorsunuz. Metin Diyadin gibi bu ligdeki ve Göztepe’deki kredisi ve konumu belli bir adamın sizin savunmanıza ihtiyacı yok. Bakın işinize…
Bu noktadan itibaren Hocaya bağlarsak olayı hocayı da şampiyon olmak isteyenler arasında sayabiliriz.
Diyadin tartışmasız bu ligde istatistikleri en iyi hoca bunun sebebi de kendi yapısıyla ligin yapısı birbirine uyuyor. Ligde hoca da maraton koşucusu kısa koşular yapmayı sevmiyor koşunun önünde gitmeyi son düzlükte atağa kalkmayı seviyor.
Ama hoca şunu da biliyor ki daha önce şampiyon yaptığı takımların hiçbirisi Göztepe değil ve Göztepe camiası maraton koşucusu değil o yüzden belki de standardının bir tık üstünde bir takım kurdu. Çünkü normal şartlarda bu kadar bonkör bir hoca değil Diyadin Göztepe de daha önceki seferlere göre daha pahalı bir kadro kurdu. Bence kafasındaki düşünce net, şampiyon olacak bir kadro kurduk, bu kadro şampiyon olacak ya benle ya da başkasıyla ama mücadelesi kendisiyle olsun diye.
Takımın oyunundan şu anda dürüst davranmak gerekirse mutlu değiliz. 6 haftaya şöyle bir bakarsak bir kere uzaydan goller yiyoruz. Attığımız gollerde yediğimiz gollerde her hafta jeneriklik oluyor. Takım organizasyonumuzu bir tık yukarıya taşıyacak ve bunun sonuçları puanları toplamamızı sağlayacak isimlerin başlıcaları olan Besara şu an için bir hayal kırıklığı, kalitesini daha önceki senelerde ispatlamış Gökhan Karadeniz henüz oyunun bir parçası olamadı. Takım kurgumuzun bel kemiği olan Hakan Barış henüz iki maç oynayabildi. 6 haftada topun ve futbol ilahlarının yanımızda olmadığı bir gerçek ama uzun lig mücadelesinde top ve ilahlar da dönem dönem bize dönecektir.
Teknik taktik bir tarafa bu hafta en çok can sıkan olay ise takımın saha içinde birbirine sarması oldu, oyuncuların ağız dalaşı hatta fiziksel teması, oyundan çıkanların tavırları, oyuna girmeyenlerin durumu ufaktan bir hop beyler neler oluyor orada tribini atmamıza sebep oldu. Bu duruma en kısa yoldan bir çare bulmak gerekiyor. Bu çare bulunursa her şey zamanla düzelir ama bu çare bulunmazsa hiçbir şeye çare bulunmaz.
Toparlarsak takım şu anda şampiyonluğu bir istiyor bir istemiyor görüntü veriyor. Bunun tamamen istiyora dönüşebilmesi için önce huzur, sonra sükünet, sonra hocaya güven en son olarakta tek bir amaç için tek bir vücud olmak gerekiyor. Bunu sağlamak ta başta takımın abilerine sonra yardımcı hocalara ve hocaya düşüyor. Tabi ki bu sac ayağını tamamlayabilmek için Yönetim.
Yönetim kısmına geldiğimizde, kişisel veya grupsal bir değerlendirme yapmayacağım ama söylemeden geçemeyeceğimiz şey doğru gitmeyen bir şeyler var. Tamam hocamız çok güçlü, çok otoriter, çok kapsayıcı ama bütün bu özelliklerinden dolayı da bence şu anda çok yalnız, tribünle, hakemle, oyuncuyla, rakiple, mücadele de biraz yalnız kalıyor. Şu anda yöneticilerimiz sportif olaylarda biraz kaçak dövüşüyor, kurumsal haberlerde, kurumsal gelişmelerde yaşanan yönetici bolluğu, sportif konulara geldiğinde yerini boşluğa bırakıyor.
Tamam kimsenin hocaya karışmasını istemiyoruz. Ama hakeme karışmasını bekliyoruz, Federasyona karışmasını bekliyoruz, hocaya saygısızlık yapan disiplinsizlik yapan futbolcuya karışmasını bekliyoruz, hocaya ayar vermeye çalışan tribüne karışmasını bekliyoruz.
Sn. Sepil’in geçen sezon her taşın altından çıkıp insiyatif alan, gerektiğinde bir hareketi ile tribünün gündemini değiştiren, gerektiğinde açıklama ile hocaya güç veren, gerektiğinde basın yoluyla hakeme federasyona ve rakiplere akıllı olun diyen kısaca oyunu kuralına göre oynayan halini bu sene yöneticilerimizden bekliyoruz.
Sn. Sepil’in biraz yazdan biraz tarzdan kendini bir adım geriye çekmesinden oluşan boşluk şu an için doldurulamıyor ve bütün yük teknik kadronun üstünde kalıyor.
Eğer yöneticilerimiz şampiyon olmak istiyorlarsa ve şampiyonluk fotoğrafında hak edilmiş bir yer istiyorlarsa topa girmeleri topla oynamaları gerekiyor. Sportif olaylara biz karışmayalım. Hoca gelsin vursun, Başkan gelsin vursun dediğimiz noktada geriye idari görevler kalıyor, e onları da yapacak bir dünya konusunda uzman ara düzey çalışanı var kulübümüzün öyle olunca yöneticiye gerek kalmıyor.
Toparlarsak bu ligde şampiyonluğun formülü uzun soluklu ve hep beraber mücadele verilerek kazanmaktan geçiyor. Herkesin şampiyonluğu istemesi inanması ve mücadele etmesi gerekiyor. Eğer bu mücadelede birileri görevini daha az yaparsa veya görevin mücadelenin 34 hafta değil daha az olduğu yanılgısına düşerse şampiyonluk uçar gider.
Ve uçtuğunda da beraberinde bir çok şeyler de alır götürür. Bu sebeple birbirimizle değil rakiple mücadele ederek, kaçarak saklanarak değil sorumluluk alıp bir ucundan tutarak hep beraber haydi şampiyonluğa…
Alayına İsyan İnadına Göztepe
Özkan Cengiz
ozkan@ozkancengiz.net
0
There are 0 comments