Özkan Cengiz
ozkan.cengiz@goztepelist.org
Takımın Cezaları, Stad Belirsizlikleri, bunun yanında kişisel iş yoğunluğu ve uzun seyahatler onlar bunlar derken oldukça uzun bir süre sonra Alsancak Stadında Göztepe’mizin bir maçını izleme şansı buldum. Gerek maçtan önce gerek maç içerisinde ve gerek maçtan sonra onlarca anımız canlandı bir şeyin daha farkına vardık yaşlanıyoruz.
Maç öncesi stadyum çevresi kalabalık ama stadın içi tenhaydı. Hatta ilk girdiğimizde ortadaki tenhalık hepimizin canını sıktı. Ancak maçın başlama saati geldiğinde sanki Alsancak stadyumuna yeni kapılar yapılmış gibi tribünler bir anda doldu.
Yılların vazgeçilmezi sosyete tribününde yerimizi aldıktan sonra oradan gördüklerimizi anlatmaya başlar isek, ilk 15 dakika inanılması zor bir tribün vardı. Belki de hayatımda gördüğüm en düzgün saygı duruşunun ardından son 7-8 yıldır şahit olmadığım uzunlukta ve güzellikte bir sırayla Göz-Göz ile başladı maç.
Hem açık tribünün hem kapalı tribünün ahengi görülmeye değerdi. Ancak bu tribün ahengi ve çoşkusu ancak 15 dakika sürebildi sonra yeniden son 2-3 yıldaki hastalığımız nüksetti. Her tribünden başka ses gereksiz şarkı türkü maçtan bihaber tezahüratlar. Alsancak gibi bir statta, bizim gibi deneyimli bir tribün kendi kendini ancak bu kadar sabote edebilirdi ve etti. Bu konuya en son hakem faslında yine dönüş yapacağız.
Kafamızı çimlere döndürdüğümüzde ilk yarı göze batan beş tane adam vardı. Geride çok çalışan ve elinden geldiğince her topta sorumluluk alıp top çıkarmaya çalışan Aytek, kendisine uzaydan atılan topları nasıl yaptığı anlaşılmaz bir şekilde her defasında ortalamayı başaran Volkan, sahanın en verimlisi ve isteklisi Tolga, ileride sürekli İlyasla pişti olsa da defansı bir oraya bir buraya sürükleyen Enes ve ilk 5 dakikada adeta havada uzayarak iki tane yüzde yüz golü çıkarıp maçın kaderini değiştiren Yavuz.
Geriye kalan altı kişi ne yapıyordu derseniz, İlyas ne yazık ki çok şanssız ve beceriksiz günündeydi kendisine gelen onlarca uzun topun hiç birisini önüne veya Enes’e indiremedi. Bunu yapamadıkça demorileze oldu. Demorilize oldukça daha kötü oldu. Cihan belki üzerindeki yoğun markajdan belkide kendisine verilen görevden dolayı hiç geri gelmeyip adeta iki forvetin ortasına gömüldü kaldı. Sabutay, Halil Çelik, Berkay ve Osman Fırat vasatın üstüne bir şey koyamadılar.
Bireysel analizin yanı sıra taktik olarak ta hiçbir şey yapamadık standart bir doldur boşalt taktiği ile adeta her gönderdiğimiz top geri dönüp kalemizde baskı oluşturdu. İlk yarı bittiğinde hem tribün hem takım, hem fizik olarak hem de kafa olarak yorulmuş ve yıpranmıştık.
Devre arasından sonra ikinci yariya Halilleri yer değiştirerek başladık.
Halil Akbunar bugün çok temiz bir top oynadı yedek kaldığı dönem ve hocalarının uyarıları şimdilik işe yaramış gibi gözüktü kendi kanadında gitti geldi. Paslı oynadı, abartmadı, kaçamak yapmadı kendisine verilen görevi yaptı. Belki de kendisini ilk defa yaşına ve yapısına uygun bir formatta izledik.
İkinci yarıdaki esasında temel değişiklik Cihanların yer değiştirmesiydi. Adeta ilk yarıda forvetin arasına gömülen toptan kaçan varlığı yokluğu farkedilmeyen Cihan çıkmış yerine geriden top alan ileride top alan pas atan pas alan şut çeken adam kaçıran kendisine pas verilmedi diye hırstan çimleri yolan hepsinden önemlisi kendisinden en büyük beklentimiz olan sorumluluk alan Cihan oyuna girmişti.
Cihan’ın bir anda yarattığı fark, Halil Akbunar’ın dinamizmi, Tolga’nın ilk düdükten beri gösterdiği iyi oyunu devam ettirmesi, İlyas’ın biraz geriye çekilip Enes’in ileriye sürülmesi ile defansta yaşanan bocalama bir anda oyunu Giresun sahasına yıkmamıza sebep oldu. Çok değil 9 dakika sonra golü bulduk.
Golün hemen ardından aksayan İlyasın, Adem Çalık ile değiştirilmesi sonucu pek kullanılmayan sağ kanadında kendisine gelmesi ile Halil Akbunar, Cihan Yılmaz, Tolga Çavdar, Adem Çalık ve hemen önlerinde Enes Kubat hücum beşlisi bir anda Giresun’un üzerine karabasan gibi çöktük. Üçüncü paslar veya son vuruşlar biraz daha dikkatli yapılsa 10-15 dakika içerisinde 3-4 farkı bir anda görmemiz mümkün olacaktı. Ama olmadı bu beşlinin üç beş maç daha beraber oynamaya ihtiyacı olduğu bariz bir şekilde ortaya çıktı.
Gelmeyen golün oluşturduğu baskı ve sona doğru etkisini göstermeye başlayan yorgunluk ile son on dakika hızımız ve baskımız azalsa da çok önemli bir haftada üç puanı almayı bildik.
Haftanın değerlendirmesine bahsetmeden geçemeyeceğimiz en önemli noktalarda biride orta hakem Şeref Taştan ile Dördüncü hakem Ahmet Eşref Sarı’ydı.
Yıllardır çok kötü hakem gördük, çok kötü niyetli hakem gördük. Ama bu kadar açık ve bariz şekilde futbolu katleden, ve son on dakika maçın sonucuna etki edebilmek için elinden geleni ardına koymayan bir Orta Hakem görmemiştik. Umarım gözlemci Türk Futboluna ihanet etmez gördüğünü yazar ve bu futbol katili art niyetli orta hakem Şeref Taştan’ın profesyonel liglerdeki hakemlik hayatı sona erer.
Dördüncü hakemin de özellikle yedek kulübemize karşı yoğun bir ilgisi vardı. Nasıl bir beklentisi vardı bilemiyorum ama herhalde hocalarımızdan daha çok bizim kulübenin etrafındaydı. Sürekli taciz eder bir hali vardı. Büyük ihtimal orta hakemin tutumunu oda görüp kraldan çok kralcılık yapıp orta hakeme şirin gözükmeye çalıştı.
Son on dakika takımımızda oluşan yavaşlama, orta hakemin adeta her dakika Giresun’a duran top yaratma çabası ve oyuncularımıza karşı giriştiği psikolojik savaş devam ederken, bir gol önde giden maçta her an beraberliğe dönüşmesi muhtemel dakikalar yaşanırken, adeta sahanın içine giren Alsancak stadyumu tribünlerinde ne oluyordu diye sorarsanız.
Açık tribün anlamsız bir ısrarla İsyan Marşı söylemek için el kol atkı sallıyor. Kapalı sağ tarafta onları görmediğini gösterebilmek için olabildiğince ısrarlı bir şekilde Türkü söylüyordu. Kapalı sol ne yapıyordu derseniz her ne kadar bir kısmı hakeme müdahale etmeye çalışıyor ise de geriye kalan önemli kısmı da kendi takım oyuncuları kendi hocası ile uğraşmayı yeğliyordu.
Maçın ilk 15 dakikasında müthiş bir tribün yapıldı. Açığı, Kapalısı hepsi tek bir yürek dakikalarca Göz Göz çekti. Üzerine dakikalarca Haydi Bastır Şanlı Göztepe tezahüratı sırf stadyumu değil Alsancak semtini inletti. Ama geriye kalan 75 dakika ve belki de maçın ve sezonun en kritik son 10 dakikası ne oldu da bu kadar dağıldık.
Hiç yapamasak diyeceğiz ki bu tribün bitmiş bir şeyi beceremiyor köklü hamleler lazım ama 15 dakika harikalar yaratıp 75 dakika nasıl böyle oluyor anlamlandırmakta güçlük çekiyoruz.
Tribünde bir an önce form tutup 15 dakikalık performansını 90 dakikaya çıkarmalı çünkü dün bariz bir şekilde ortaya çıktı ki bu takımın güle oynaya şampiyon olacak hali yok. Olursa gene son dakikaya kadar mücadele savaş ve çaba ile olacak. Ve bu mücadelenin savaşın çabanın verilebilmesi için aynı taraftaki herkesin terinin son damlasına kadar elinde geleni ardına koymaması gerekiyor.
9 maçta 15 puan maç başına 1,66 puan ortalaması ile liderin 3 puan gerisinde 5.sıradayız. Deplasmanda 1, İçeride 3 puan serisiyle tepeden kopmadan son dakikaya kadar savaşa devam ederiz.
Dışarıdan alacağımız 2 üç puan yani 5 maçlık bir galibiyet serisi ile kopar gideriz arkamızdan bakarlar Kapalı gişe Alsancak ile şampiyonluğa yürürüz.
Bu sebeple kendi içimizde düşman yaratıp kendi kendimizi yıpratıp treni kaçırmadan dışarıda düşman yaratarak ona karşı birleşmeliyiz.
Yok bunu beceremezsek zaten sezon 34 hafta her hafta aramızdan birini yiyerek sezon sonunda Göztepe’mizi bitiririz olur biter.
Herşey Tek Büyük Göztepe İçin
Alayına İsyan İnadına Göztepe
Özkan Cengiz
ozkan.cengiz@goztepelist.org
There are 0 comments