Özkan Cengiz
ozkan@ozkancengiz.net
Bir haftadır konuşuyoruz nasıl olurda ölüm kalım maçının son dakikalarında geriye pas atılır, nasıl olurda karşı takım 4 pasla kalemize gelirken biz 20 pasla orta sahayı geçemeyiz. Ve hepimizin sözcükleri bağladığı yer Ruh eksikliği.
Nedir bu ruh, nasıl yaratılır, nasıl kullanılır, ne işe yarar. Bizim gibi “profesyonel” kelimesinin anlamının bir işi para karşılığı yapmak olarak anlaşıldığı, profesyonelliğin yaptığın işe saygı göstermek hakkını vermek, üzerinde taşıdığın görev ve sorumluluğun karşılığını kimse söylemeden yönlendirmeden vermek olarak anlaşılmadığı ülkelerde ruh ön plana çıkıyor. Hatırlarsanız Dünyanın birçok ülkesinde birçok takımında kurduğu sistematikle o ülkelere o takımlara çağ atlatan Hiddink bizim ülkemizde tarihimizin belki de en başarısız teknik direktörü oldu. Temel mesele onun bildiği profesyonel kelimesi ile bizim anladığımız profesyonel kelimesinin farkı idi.
Olayı biraz daha somutlaştırmak gerekir ise Futbolda Ruh dediğimizde esasında bir takımın fizik, kondisyon, teknik ve taktikten bağımsız olarak mental olarak bir mücadeleye hazırlanmasını kast ediyoruz. Bir takımı, bir insan topluğunu ortak hareket ettirebilmek için bir ortak amaç yaratmak ve topluluğun tüm unsurlarını bu ortak amaca inandırmak gerekiyor. Futbolda ortak amaç bulmak zor değil çünkü hali hazırda sürekli başlayan sezonlar ve turnuvalar var her an her dakika bir ortak amaç ortaya çıkarabilirsiniz. Örneğin bir üst lige çıkmak, şampiyon olmak, vb Ancak iş gelip tüm kitleyi bu ortak amaca yönlendirmek ve inandırmak kısmına gelince iş karışıyor.
Dünya futboluna baktığımızda bir takımda bir kulüpte ruh yaratmanın iki yolu karşımıza çıkıyor.
Birinci yol en zoru bir kültür yaratmak bir takım yaratmak veya moda deyimiyle bir ekol yaratmak, en iyi uygulayıcısı Barcelona olsa da bu sistemi dünyada uygulayabilen takım sayısı bir elin parmaklarını geçmekte bile zorlanıyor. Çünkü sıfırdan başlayıp uzun ve yoğun bir mücadele gerekiyor. Futbol gibi popüler bir kültürde de bunu yapmak hiç kolay değil.
Buna en taze labartuvar örnek dün şampiyon olan U17 takımımız verilebilir. Dün şampiyon olan takımımızla ilgili haberleri internette gazetelerde okumuşsunuzdur. Tek bir öne çıkan isim yok tüm yazılar tüm başlıklar U17 takımı diye atılıyor. Örneğin BJKspordaki altyapısını anlatırken ne deniyor Muhammet aldı götürdü, Çorumun alt yapısı için ne deniyor Tuncay gitti iş bitti. Bu Örnekleri çoğaltabiliriz. Ama Göztepe’nin şampiyon U17 takımı için ne diyor. U17 takım Şampiyon oldu.
Çünkü başta U17 takımımızı çalıştıran hocalarımız sonra da hepsini koordine eden Özgür hocamızın amacı yıldız yaratmak değil takım yaratmak, takım kültürü yaratmak olmuş. Bugün ülkemizdeki alt yapı anlayışına bakıldığında bu tavır eleştirilebilir. Alt yapının görevi takım olarak şampiyon olmak değil A takıma oyuncu yetiştirmek denebilir. Çünkü kolay ve çabuk olan Türk kültürünün son on yıldaki en büyük tercihidir. Belki bugün A takıma gerekli katkı sağlanamadığı için A takım hocaları alt yapımızı eleştirebilir, kızabilir ama uzun vadede bu anlayışın Göztepe’de yarattığı mental değişiklik daha halk diliyle anlatımıyla RUH belki de Göztepe’nin geleceğinin kurtarıcısı olacak.
Bu yavaş ama emin adımlarla yaratılan ruh için henüz bir 2-3 sezonumuz var. Ancak Göztepe gibi her duygunun anlık yaşandığı bir camiada 2-3 sezon 2-3 asır gibi bir zaman dilimi. Bu zaman diliminde olacaklar ve yaşanacaklar alt yapı ruhunu da gelişme aşamasında yok edebilir. Teknik kadromuzu dağıtabilir, Yönetimimizi yok edebilir. Başka sulara başka denizlere yelken açabiliriz. Bu toprağın altında filizlenen fidanların sağlıklı gelişebilmesi büyüyüp meyve vermesi için Göztepe’nin anlık ihtiyacını karşılayacak bir Ruh kaynağına daha ihtiyacımız var.
Başta da dedik ruh iki şekilde yaratılıyor, ilk yol zor ve zahmetli olan pekiyi ikincisi;
Gene taze bir örnek ile anlatalım. Bir haftadır İstanbul’dayım. Dün akşamda içinde bulunduğum ortam nedeniyle gsspor maçını izledim. İlk yarı bittiğinde durum şuydu. Gssporun kendi kendine attığı bir ilk gol. Futbolcunun bizzat eliyle taşıdığı için % 100 doğru bir penaltı ile ikinci gol. Gram futbol oynamayan Gsspor iki sıfır mağlup, hakemi değerlendirdiğimizde her maçta olan her iki takım lehine ve aleyhine olan birkaç takdir hatası dışında gayet düzgün bir maç yönetimi. Ancak devre düdüğü ile hakeme saldıran soyunma odası koridorunda hakemin üstüne yürüyen tehdit eden ve ikinci yarının başında tribüne gönderilen bir Fatih Terim.
Fatih Terim’in teknik direktörlük yolu Göztepe’mizden de geçtiği için bir sempatimiz olsa da çoğumuz sevmeyiz. Bende kendisini pek hazetmem. Ancak dün akşam bir ruh yönetimi resitali verdi. Teknik, taktik, kondisyon olarak kaybettiği maçı İlk bakışta gereksiz yere yaratılan yapay bir gerginlik gibi gözüken bu hamleyle yarattığı yapay düşman ile geriye getirdi. Ve belki de buradan alacağı ivme ile şampiyonluğu getirdi. İkinci yarının beşinci dakikası sahadaki 25 adam, tribündeki 30-40 bin taraftar artık Fatih Terim’in avuçlarındaydı. Artık o kitleyi o yönetti. Ne tribünde laylaylom şarkı söyleyen taraftar vardı. Ne sahada yan veya geri pas yapan vardı. Ne de rahat ve doğru hareket edebilen hakem ve rakip taraftar.
Yaratılan gerginlik ve onun sayesinde ortaya çıkan ruh o kadar güçlüydü ki bariz ofsayttan goller atıldı, kırmızı kartlar çıkmadı, kafalar yarıldı, değil basit bir lig maçı adeta Şampiyonlar Ligi finali gibi bir maç oynandı. Ve Fatih Terim istediğini aldı. Şu görüntüye dikkatinizi çekiyorum. Bakış ve mimikleriyle 40.000 kişiyi yöneten Fatih Terim, hemen arkasında Yönetim Kurulu olarak ne yaparsa yapsın hocamızın yanında ve arkasındayız mesajını hem futbolcuya hem taraftara hem hakeme hem federasyona veren canlı temsilci Abdürrahim Albayrak, bireysel olarak futbolculara öfke aşılayan bir antrenör Hasan Şaş. Belki de bu kadar öfke içinde sağduyuyu yöneten Ümit Davala. İsimler ve takımlar umrumda değil sadece ortadaki tabloya dikkat çekmek istiyorum. İşte bu tablo aynı kültürden gelmeyen, aynı alt yapıdan yetişmeyen bir sene öncesine kadar Gsspor umrunda olmayan bir takımın üzerinde yaratılan RUH.
Bizden de en yakın zamandan bir örnek verelim. 3 lig şampiyonluk maçımızdan sonraki basın toplantısını Gözgöz TV’den bir kez daha izleyin. Mustafa Fedai’nin, Hakan Akpınar’ın gözlerine bakın konuşmalarını dinleyin hemen arkalarında duran Barış Güçlü’yü hatırlayın. Fedai’nin yarattığı yapay düşman tribünümüzdü ama yine de o ligde o takımla şampiyon olacak TAKIM RUHUNU yaratmasına yetti.
Şimdi gelelim sonuca, alt yapımızda santim santim yaratılan ruh için henüz 2-3 sezonluk bir bekleme sürecimiz var. Elimizdeki A takım kadromuza baktığımızda kağıt üzerinde hepsi bu ligin yıldızlar topluluğu üst ligleri görmüşler bu ligde şampiyonluk yaşamışlar bireysel yetenekleri herkes tarafından kabul edilen oyuncular. Ne eksiğimiz var.
Hırsı ile öfkesi ile ruh yönetimi ile önce futbolcusunu, sonra tribünleri, sonra onlardan aldığı güçle hakemi ve karşı takımı yönetebilecek bir TEKNİK DiREKTÖRE, o teknik direktöre ihtiyacı olan ortam ve zemini hazırlayacak ve takımla yaşayacak bir YÖNETİM TEMSİLCİSİNE.
Bu yapıyı organize edip yönetebilecek, ortak akıl ile hareket edebilecek, fikir ve hareketleriyle birbirinin önünü açabilecek Altınbaş Yöneticilerinden ve Göztepe kanaat önderlerinden oluşacak bir Yönetim Kurulu’na…
Özkan Cengiz
ozkan@ozkancengiz.net
There are 0 comments