Çoğunuz bilirsiniz Rusya ile özdeşleşmiş oyuncaklardır Matruşka bebekleri birbirinin içine geçen birbirinin aynı bebekler. Kapaklar ortadan ikiye ayrılınca içinden aynısı ama bir küçüğü karşınıza çıkar ve daha küçüğe doğru adım adım ilerler.
Geçenlerde gene Göztepeli ağabeylerimle tartışıyordum. Genel kuruldan, kulübe yasadışı işlerin bulaştığı dedikodularından futbolcuların vurdum duymazlığından yöneticilerin anlaşılmazlığından muhalefettekilerin kendi çıkarlarının peşinden koşmasından vs vs vs konudan konuya kıran kırana bir sohbet ve sohbetin en önemli noktasında ağabeylerimden biri durdu ve dedi ki Oğlum Göztepe’yi nasıl bir durumda olduğunu nasıl olması gerektiğini ve neden olmadığını anlatıp duruyorsun şöyle bir etrafına bak sence doğru giden bir şey var mı ki ? ülke ne ki futbol ne olsun, futbol ne ki Göztepe ne olsun.
Gerçekten kral çıplak kıvamında insanın suratına tokat gibi çarpan bir söz ama ne acıdır ki doğru şimdi burada ne politika yapıp ülke sorunlarını tartışmak ne içinde bulunduğumuz durumda Türk Futbolunun kurtarıcılığına soyunmak benim haddim değil ama bütün bu konuların kafamda birer birer yarattığı açılımları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Gerçekten de son otuz yıla baktığınızda ülkemizde ciddi dengelerin değiştiğini ve sistemlerin allak bullak olduğunu hatta yok olduğunu sistemlerden çok kişilerin ön plana çıktığını açıkça gözlemleyebilirsiniz. Kişilerin ön plana çıktığı bu yeni yönetim tarzında güç sahibi kişilerinde kişisel çıkarlarını ön plana çıkarması doğal olarak bozulmayı da beraberinde getirdi.
Politikayı politikacılara bırakıp futbola baktığımızda da bu genel bozulma futbolda da etkisini gösterdi futbolda da güç sahibi olan kişiler önce ait oldukları kulübün buna bağlı olarak ta kendilerinin lehine haksız kazançlar doğuran girişimlere başladılar ve büyük ölçüde de başarılı oldular. Şu anda ülkemizde futbolun kendi kaynakları ile yarattığı gelirler belirli isimler altında belirli kesimler tarafından paylaşılmakta ve büyük kitlelerde organize edilmiş ligler kanalı ile tatmin edilmektedir. Buna alet olan spor kulüpleri de her ne kadar dışarından milyonlarca taraftarı olan camia takımları olarak gözükse de içine girdiğiniz de sayısı belki de yüzü aşmayacak bir takım insanların parsellediği kulüplerdir. Bu ülke kaynakları ile yaratılan kulüplerin kişilere teslim edildiği bir gerçektir.
İşte bu birbirinin aynısı sistemlerin iç içe geçmesinden oluşan adeta matruşka bebeğine benzeyen bu yapının en içteki bebeğine ulaşıldığında farklı bir bebek çıkması beklenebilir mi? Veya bu en içteki farklı bebeğin kendini içine alan bu büyük bebekleri kendisine benzetmesi düşünülebilir mi ?
Yakın bir zamana kadar bu büyük bebeklere benzemeyen her zaman farklı bir duruşu olan bu en küçük bebek bizim bebeğimiz Göztepemiz di. Ana rahminden dışarı çıktığı ilk günden beri adı isyanla anılan bu bebek doğduğu ilk günden beri yanlışların düşmanı olmuş ve doğru işler yapılırken de başarılı olunabileceğini sadece kendini içine alan tüm bebeklere değil Avrupa’daki tüm diğer bebeklere göstere göstere öğretmiştir.
Ancak yazımızın başında da dediğimiz gibi son otuz yılda yaşanan büyük çöküşün yarattığı yapay büyükler ve ilkelerinden asla şaşmaması nedeniyle bebeğimiz büyük güç kaybetmiş kaybettirilmiştir. Israrla diğer bebeklere benzetilmek istenen bu isyankar bebek baskılara yıllarca dayanmış ve tek başına isyanına devam etmiştir. Ama artık dayanma gücünün son noktasına gelmiştir.
Kendi yönetimi de diğer bebeklerin yönetimine benzemeye başlayınca en büyük direnç noktası olan taraftarını da küstürmüş ve bugün içinde bulunduğu içinden çıkılmaz duruma gelmiştir. Peki şu anda bu küçük isyankar da diğer bebeklere benzemiş ve matruşka bebeklerinin son halkasını da yerine getirmiş midir. Ne yazık ki büyük ölçüde evet. Büyük ölçüde evet diyorum çünkü çok çok küçük te olsa halen benzememiş yanları var.
Bu farklılıkların en büyüğü de İzmirli, Göztepeli kültürü ile büyümüş yüreğinde her zaman iyi ve doğru olan büyük taraftarıdır. İşte bu büyük taraftarın gücünü toplayıp bebeğine sahip çıkması ile bebek eski şirin ve eşi benzeri olmayan görüntüsüne kavuşacak ve kendinden büyük bebekleri kendine benzetmek için mücadelesine bıkmadan usanmadan devam edecektir. Ve kim bilir belki de bir gün tüm matruşka bebekleri bizim isyankar bebeğimize benzeyecek 1920 li yılların büyük Türkiye’si geri dönecektir.
Alayına İsyan İnadına Göztepe
0
There are 0 comments