Özkan Cengiz / ozkan@ozkancengiz.net
İlk yarıyı bir maç eksiği, 1,93 maç başı puan ortalaması, ikincinin 1 puan, direk çıkma barajının 3 puan, play off barajının 8 puan önünde lider olarak tamamladık. Eğer yılların matematiği üzerinden gidersek 68 şampiyonluk puanından 37 puan gerideyiz. Alınabilecek maksimum puan ise 54. Yani kalan maçlarda % 68 başarılı olursak süper ligdeyiz.
Kabul etmek gerekirse yukarıdaki paragraf uzun yıllardır karşılaşmadığımız bir 1.lig devre performansı ve bu sebeple her ne kadar daha yürünecek çok yol varsa bulunulan noktada başarılıyız.
Geride kalan maçlarla ilgili oyuncularımızın ve teknik kadromuzun performansı ile ilgili bir çok arkadaşımız analiz ve yorum yapacaktır. Ben geride kalan maçları gözden geçirdiğimde enteresan bir durum ile karşılaştım. Bu durum yine uzun yıllardır Göztepe’mizde gözlemleyemediğimiz bir durum.
Oyuncularımızı maç maç ve bireysel performansları ile gözlemlediğimiz de bu sezonun olağanüstü performansını gösteren Adis ve Halil’i bir kenara koyarsak tüm oyuncularımızın performansında eleştirebileceğimiz alanlar bulabiliriz. Hele geçmişte yaptığımız gibi yapar dilimize dolarsak bir kaçının futbolculuk hayatını bitirebiliriz. Ama bu çarpıcı gerçeği ortadan kaldırmaz.
Nedir çarpıcı gerçek, oyuncularımızın bireysel performanslarındaki çizgileri ne olursa olsun takım performansları her daim övgüyü hak ediyor. Göztepe’miz yıllar sonra ilk defa takım oldu, takım olarak performans gösterdi. Ve bu sebeple de bireysel performanslar arada kaynadı gitti. Geçmiş te bir türlü takım olamadığımız için bireysel performanslardaki olumsuz etki adeta veba gibi takımın geneline bulaşıp bizi yok ediyordu. Ama bu sene tam tersi takımın genel başarısı takım içindeki bireysel performans hayal kırıklıklarını onardı iyileştirdi.
Sezonlar boyu milyonlarca lira harcanarak kurulan kadrolar, aynı şekilde ülkenin en iyi profesyonellerinden kurulan yönetim kadrolarının bir türlü çözemediği denklem bu sene çözüldü.
Buradaki bence aslan payı Okan hocaya ait. Çünkü diğer kadrolar ne kadar iyi olursa olsun. Okan hoca ego yapıp, benim takımım, benim oyuncum, benim başkanım, benim kararım, benim benim benim modelinden ilerleseydi. Ne olursa olsun her şey gene çöp olurdu. Ego savaşları başlar bir gün birini bir gün diğerini yok ede yok ede ilerlerdik. Okan hoca bilerek veya bilmeyerek nasıl bir denklem sağladıysa hem oyuncuların, hem idarilerin, hem tekniklerin kısaca tüm kadroların birbirinin ayağına basmadan yapmak istediklerini yapmasını ve fayda sağlamasını sağlayacak ortamı yarattı.
Bu seneyi önceki senelerle karşılaştırdığımızda en bariz fark yedek kulübesinde karşımıza çıkıyor. Daha önce tanımadığımız, tanısak ta niyetini bilemediğimiz, niyetini bilsek te performansını bilemediğimiz insanlardan kurulu olan yedek kulübesinde bu sene hepimizin tanıdığı bildiği inandığı üç tane adam var. Kısaca ruhunda hissedenler…
9 senedir ihtiyaç olduğunda bir anda beliren egolar savaşa girdiğinde görünmez olan heybesinde taşıdıkları ağır gelse de yoluna devam eden Gürol Güncan, her özeliğini bir yana bırak o kadar hassas noktada olmasına her şeyi görmesine bilmesine rağmen gözümü kaparım vazifemi yaparım anlayışı bile en çok ihtiyaç duyulanı karşılamaya yetiyor.
Göztepe özellikle şirketleşmeden sonra Göztepe kimliğini taşıyan futbolcu yetiştirmekte çok zorlandı. Hala da zorlanıyor. Alt yapımızdan yetişen şu an kariyerlerinde iyi noktalarda olan futbolcularımız bile Göztepeli kimliklerini taşıyamıyorlar. Ama özellikle bizim neslin Göztepeli kimliğini, Kaptan unvanını en çok yakıştırdığı adam İlhan Şahin. Daha dün ikinci yarının en iyi transferi İlhana lisans çıkarmak olur. En ihtiyaç olan adam o geyiği yapsak ta onun sahadaki özlenen performansını gölgeleyen bir saha kenarı performansı var artık.
Göztepe’nin en zor günlerinde tanıdım kendisini benim için ne zaman ne yapacağı ne zaman ne diyeceği kestirilemeyen bir adam oldu hep. Belki tribünlerin çoğunun olduğu gibi deplasman otobüsleri, satranç sohbetleri anılarım yok kendisi ile ama yıllar boyu bir telefonun iki ucunda birbirine sebepsiz güvenen iki adam olduk. Birbirimizin yüzüne çok söylemesek te Göztepe sevdasının farklı ama en zor günde de, en mutlu günde de birbirini anlayan birbirine güvenen iki farklı yüzü olduk. Göztepe bugün Atatürk yan sahalarında bir avuç adamın hangi takım diye adını sormadığı bir kulüpse son yirmi yılda 15-20 adam sayesinde oldu. Tartışmasız bu listenin bir parçası Zafer Sak. Ve ne mutlu ki bu sene 20 yıllık deneyimini ihtiyacı olanlarla paylaşıyor.
Ben baktığım yerden bu seneki bu büyük değişimi bu üç adamın ortalarda dolaşmasına bağlıyorum. Tabi ki kulüpte görev yapan onlarca tribün insanını, gecesine gündüzüne katan başta İncekara olmak üzere camia kökenli yöneticilerimizi, bu iyi niyetli çabalarını ortaya koymalarına imkan tanıyan profesyonelleri ve başta sn. Başkan olmak üzere Yönetim Kurulunu da canı gönülden kutluyorum.
Ama bu senenin diğer senelerden farkı Göztepe’mizin tüm organlarının herşeyi ruhunda hissetmesi, Bu seneki takımımız acıyıda, zevkide, üzüntüyüde sevincide ruhunda hissediyor ve ona göre reaksiyon veriyor. Ve bireysel performans ne olursa olsun takım performansı bu reaksiyonla doğruyu buluyor.
Bu kadar kısa sürede bu kadar yeni bir takıma bu gücü ancak Göztepe’yi Ruhunda Hissedenler aktarabilirdi. Ve imkan verildi aktardılar. Sonuç ortada…
Bu sene çıkarız çıkmayız ayrı konu, ama Başkanı ile, Yönetim kadroları ile, Teknik Heyeti ile, Futbolcu kadrosu ile, Tribünlerimiz ile, Göztepe’mizi, mücadelesini, isteğini, niyetini, çabasını ruhumuzda hissediyoruz. İlk yarının rakamlarının hepsini bir kenarıya atarsak en büyük başarısı budur. Ve şunu biliyoruz ki.
Göztepe’yi Ruhunda Hissetmek Bulaşıcıdır. Ne kadar çok ve çabuk bulaşırsa başarı o kadar çabuk gelir.
İlk günden bugüne bugünden sonsuza herşey TEK BÜYÜK GÖZTEPE için.
Alayına İsyan İnadına Göztepe
Özkan Cengiz / ozkan@ozkancengiz.net
1
There are 0 comments